Fuzuli Bayat, 1958 yılında Azerbaycan’ın Masallı şehrinde dünyaya gelmiştir. Ortaokul, lise ve üniversite eğitimini burada tamamladıktan sonra 1984 yılında, Azerbaycan Yabancı Diller Enstitüsü Fransız-İngiliz Dili Bölümünü üstün başarıyla ve yüksek lisans derecesi alarak bitirmiştir. Bu tarihten itibaren Türk Dünyasının çeşitli yerlerinde, gerek üniversitelerde gerekse de edebiyatla alakalı derneklerde akademik çalışmalarına devam eden Bayat, bir dönem ülkemizde de öğretim üyesi olarak görev yapmıştır. Başta Türk mitolojisi olmak üzere Türk dili ve Türkoloji konularında toplamda 17 kitap kaleme almıştır. 2009 yılından itibaren Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi’nde çalışmaktadır.
Türk tarihinin ve Türkoloji’nin başyapıtlarından biri olan Divanü Lügati’t-Türk adlı ansiklopedik eser, ne yazıktır ki hak ettiği değere 1912 yılında kavuşacaktır. Ali Emiri Efendi, bu paha biçilmez eseri değerinin çok altında satıldığına şaşırır ve kitap hakkında şunları beyan eder: “Bu kitap değil, Türkistan ülkesidir. Türkistan değil, bütün cihandır. Türklük, Türk dili bu kitap sayesinde başka revnak kazanacak, Arap dilinde Seyyibuyihin kitabı ne ise bu da Türk dilinde onun kardeşidir. Türk dilinde şimdiye kadar bunun gibi bir kitap yazılmamıştır. Bu kitaba hakiki kıymet vermek lazım gelse cihanın hazineleri kâfi gelmez.” [1]
Doğumunun 1000.inci yılı olan 2008 yılı, UNESCO tarafından Kâşgarlı Mahmut Yılı olarak ilan edilmiştir. Fuzuli Bayat da Türk dili aşığı bir akademisyen olarak Kâşgarlı Mahmut’un ve onun kaleme aldığı Divanü Lügati’t-Türk adlı şaheserin kıymetini Türk milletine tekrardan ihbar etmek ve Türkçenin sahip olduğu zenginlikleri açığa çıkarmak gayesiyle bu kıymetli çalışmayı bizlere sunmuştur. Eser; önsöz, giriş, sonuç, bibliyografya ve dizin dışında 10 esas başlıktan ve bunlara bağlı alt başlıklardan müteşekkildir. Her kısım başlangıcında atasözlerimizin kullanılması esere ayrı bir güzellik katmıştır.
Kitabın ilk bölümünde 11.yüzyılda yaşamış olan Kâşgarlı Mahmut’un hangi şartlar altında yetiştiğinin daha iyi anlaşılması amacıyla Türk dünyasının siyasi durumu ele alınmış, olaylar tarihi seyir içerisinde bir özet olarak okuyucuya aktarılmıştır. Sırasıyla Gazneliler, Karahanlılar, Selçuklular ve Harezmliler hakkında temel bilgiler sunulmuş, Türklerin İslamiyet’i kabulüyle birlikte İslam dünyasının hamisi olduğu ifade edilmiş ve yalnız askeri alanda değil ticari, kültürel ve ilmi çalışmalarla da İslamiyet’i muhafaza ettikleri belirtilmiştir.
Kâşgarlı Mahmut’un hayatı, edebî kişiliği ve divanın yazılma sebepleri ile yazılma tarihi ise ikinci ve üçüncü başlıklarda incelenmektedir. Elde edilen kaynakların yetersizliğinden dolayı doğum yeri, kaç yıl yaşadığı, Bağdat’a ne zaman geldiği gibi soruları tam olarak bilemeyeceğimizi ifade eden yazar, ağırlıklı görüşün kabul edilmesini gerektiğini söyler. (s. 27-28) Bu görüşe göre Kâşgarlı Mahmut; 1008 yılında Kâşgar’a yakın bir yer olan Barsgan’da, soylu bir ailenin çocuğu olarak doğmuştur. İlk tahsilini burada tamamladıktan sonra bazı karışıklıklardan dolayı buradan ayrılmak durumunda kalmış, takribi 15 sene boyunca Türk illerini gezerek yöre halkının dillerindeki kelimeleri, örf ve âdetleri, lehçelerin özellikleri ve sözlü gelenekleri hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olmuştur. (s. 31-32) 15 yıllık bu geniş çalışmasından sonra dönemin önemli ilim ve kültür şehri Bağdat’a gelmiş ve Türk dilinin şaheserlerinden biri olacak Divanü Lügati’t-Türk’ü kaleme almaya başlamıştır. 1072 yılında başladığı eserini 1074 yılında tamamladıktan sonra iki yıl boyunca dört defa gözden geçirmiş ve 1077 yılında Abbasî Halifesine sunmuştur. (s. 36) Yaygın bir kanaate göre eserin yazılma sebebi olarak Araplara Türkçeyi öğretme olduğunu ifade eden Bayat, eserin mukaddimesinde de geçen “Türk dili ile Arap dilinin at başı beraber yürüdükleri bilinsin diye…” ifadesini göz önünde bulundurarak, eserin asıl yazılış amacının Türkçeyi korumak, yüceltmek ve yaymak olduğunu söyler. (s. 42-43) Divan olmasıyla birlikte şümullü bir sözlük olduğundan eserde 8000 civarı kelime olduğu belirtilir.
Kitabın dördüncü kısmında ise Divanü Lügati’t-Türk eseri, dilbilgisi yönünden incelenmektedir. Divan 8 kitaptan oluşmakta ve her bir kitap isim ve fiil olarak ikiye ayrılmaktadır. Çeşitli Türk lehçeleri arasındaki ses değişmelerini ayrıntılı bir biçimde açıklamasından dolayı sesbilgisi, divanda en çok ele alınan konu olmuştur. Bu çalışmasını Türkçeyi öğrenmek isteyenlere karşılaştırmalı olarak sunan Kâşgarlı Mahmut, ‘aba’ kelimesinin farklı boylarda farklı manalar içerdiğini ifade eder. Dilbilgisi verilerinden hareketle Fuzuli Bayat; Türk lehçelerinin en kolayının Oğuzca ve en ince ve edebî dil açısından en zengin olanının Karahanlı Türkçesi olduğu sonucuna varır. (s. 51) Bunun yanında Türkçenin gramer özellikleri hakkında da bilgiler sunan Kâşgarlı Mahmut, dilin kökeni, kök-ek meselesi, yeni kelime üretme gibi dilbiliminin temel sorunlarını değerlendirir. Yapım ekleri konusunda bolca misal verilen kitapta Arapçanın gramer özellikleri ile ilişkilendirilerek, “at başı beraber yürüdüğü” iddiası kuvvet kazanır. Bu sebepten dolayı Bayat, eseri çağını geride bırakmış bir dilbilgisi olarak nitelendirir. (s. 62)
Beşinci ve altıncı başlıklarda eserde mezkûr olup içtimai hayatı yansıtan terimler ve Türk boyları hakkında bilgiler sunulur. Divanda sıklıkla geçen han, hakan, yabgu, öge gibi kelimelerin anlamları açıklanır ve atasözleri içerisinde kullanımlarına örnekler verilir. Bununla beraber katun/hatun, tigin ve beg/bey gibi kelimelerin zaman içerisinde farklı manaları da barındırarak anlam genişlemesine uğradığı ifade edilir. Eserinde Türk boylarıyla da ilgili malumatlar veren Kâşgarlı Mahmut, eserin çerçevesini aşmamak adına bazılarının sadece isimlerini verir. Özellikle Oğuz Türkleri’nin kolları, yaşadığı bölgeler, ağız özellikleri, kültürleri hakkında bilgi sunar ve boyları birbirinden ayırt eden özellikleri sıralar. Bununla da yetinmeyerek Türk boylarının yaşadığı illerin haritasını çizmiştir.
Divanü Lügati’t Türk isimli eser sadece bir sözlük değil aynı zamanda Türkoloji’nin de başyapıtlarından biridir. Dolayısıyla böyle bir eser kaleme alan Kâşgarlı Mahmut’un Türklük bilincine de vurgu yapmak gerekir. Kâşgarlı Mahmut’un Türkçülük görüşleri ve yabancı kavramının açıklanması yedinci başlıkta işlenmiştir. Eserin başında geçen “…Tanrı onlara Türk adını verdi ve onları yeryüzüne ilbay kıldı.” ifadesi, onun şuurlu bir Türk milliyetçisi olduğunun delilidir. Türk dili ile beraber Türk kültürünü de içeren bir eser yazmayı amaçlayan Kâşgarlı Mahmut, Türklerin yalnız kılıçla fütuhat yaparak dünyayı idare ettiklerini değil dilleri, kültürleri ve güzel ahlakları ile de dünyaya hâkim olduğunu göstermeyi ilke edinmiştir. Türk olmayan unsurları ‘tat’ kelimesi ile tanımlayan Kâşgarlı Mahmut, eserin bazı yerlerinde aynı kelimeyi Müslüman olmayan Türk, Farsça konuşan Türk, yerleşik hayata geçen Türk gibi yabancılaşan Türk manalarında da kullanmıştır. Burayı okurken Cemil Meriç’in “Bir biz vardık cihanda, bir de küffar.” sözünü anımsamışımdır. Bu durumu, “Türk millî şuurunu Oğuz kelimesi sembolize(temsil) ediyorsa, yabancı kavramsallaşmasının simgesi de tat kelimesidir” şeklinde ifade eden Fuzuli Bayat, tat kelimesinin seyrini ayrıntılı olarak ele alır. (s. 89) Tatsız Türk, başsız börk olmaz atasözünden yola çıkarak, tat kavramını “tarihî süreçte millî şuurun yabancılaşmaya karşı bir direnç mekanizması oluşturduğunun bir kanıtı” olarak belirtir. (s. 93)
Kitabın sekizinci bölümünde ise sözlü geleneğimizin ve folklor ilminin eserde nasıl kullanıldığı irdelenmiştir. Kelimelerin manalarının daha iyi anlaşılması amacıyla verilen misallerde yazılı kaynakların dışında sıklıkla sav(atasözü, darbımesel), sagu(ağıt), koşuk(kaside, şiir), ötkünç(hikâye), destan, alkış-kargış(övgü-kötüleme), beyit, hikmet ve menkıbe gibi sözlü kültürümüzü oluşturan edebî metinlerimiz kullanılmıştır. Dolayısıyla Divanü Lügati’t Türk, folklor öğelerinin birleştirilip kaleme alındığı ilk kaynaktır.(s 110) Nitekim Şu Destanı ile Alp Er Tunga Destanı hakkındaki bilgiler, bu kitaptan derlenerek elde edilmiştir. Fakat bu bilgilere destanların asıllarından değil, Arapça tercümelerinden ulaşılmıştır. Eserde bulunan şiirlerde hem hece ölçüsü hem de aruz ölçüsü kullanılmakla beraber bazı derlemelerde kaynak gösterilmiş ve divanda geçen bazı şiirlerden alıntılar yapılmıştır. Türk kültürünün her sahasında bilgi veren Kâşgarlı Mahmut, oyunlarımızı da unutmamış ve çovkan, müngüz müngüz gibi oyunları Araplara tanıtmak amacıyla ayrıntılı olarak açıklamıştır.
Kitabın son iki başlığında ise, Divanü Lügati’t Türk’te geçen ve bizlere eski Türk inançları, Şamanlık, Gök-Tanrı dini, mitolojik unsurlar ve dünya-kâinat modellemesi hakkında bilgi veren kısımlar değerlendirilmiştir. Bazı büyülü taşlar(kaş, yada vb.), mitolojik karakterler(Umay) gibi unsurlar hakkında açıklamalar yapan Kâşgarlı Mahmut, bunların İslamiyet’ten önceki Türklere ait olduğunun altını çizer. Kendisi de bir Müslüman olan Kâşgarlı Mahmut, eski Türklerde olup da İslamiyet’in esasları ile bağdaşmayan noktaları açıkça ifade eder ve yeri geldiğinde onları da kâfir diye sıfatlandırmaktan imtina etmez. Eserde anlatılanlara göre, eski Türklerin kök(gök), yer ve yeraltı şeklinde evrenin 3lü katmandan oluştuğuna inandıkları bilgisine ulaşabileceğimizi ifade eden Bayat, Türklerin o zamana kadarki kozmos hakkındaki bilgilerini de ayrıntılı olarak ele almıştır. (s. 145-146) Yine divanda anlatılanlara göre; eski Türklerin 12 hayvanlı bir takvim kullandıkları, hafta kavramını bilmedikleri, ayları ise şehirde yaşayan Müslüman Türklerin Arapça isimlerini kullandıkları, Müslüman olmayanların ise yılı dörde ayırarak her üç aya(mevsime) isim verdikleri anlaşılır. Divanın çeşitli yerlerinde 64 defa Tengri kelimesinin kullanıldığını ifade eden yazar, bunu Kâşgarlı Mahmut’un Gök-Tanrı inancına da hâkim olduğunu ve bu kavramı zaman zaman Allah ismi yerine kullandığını beyan eder. (s. 161)
Sonuç bölümünde, Divanü Lügati’t Türk adlı eserin sıradan bir lügat olmadığını, dil tarihi, folklor tarihi, edebiyat tarihi bakımından da ansiklopedik bir eser ve Türklük biliminin eşsiz kaynağı olduğunu ifade eden Fuzuli Bayat, bu şaheserin yazarı Kâşgarlı Mahmut ile ilgili şunları söylemektedir: “O, soylu Türk milletinin soylu ailesinden çıkmış, soyunu yüceltmek için üzerine düşen tarihî misyonu büyük özveriyle yerine getirmiş, bizleri de üzerimize düşenleri yapmağa teşvik etmiştir… Kâşgarlı Mahmut, Türk milletinin övüncü, Türklük biliminin bânisi zirvesine yücelmiştir.”(s. 173)
Böylesine büyük ve değerli bir eseri kaleme alan Kâşgarlı Mahmut’a ve bu eseri inceleyerek bizlere sunan Fuzuli Bayat’a ne kadar teşekkür etsek azdır. Kültüründen, kimliğinden ve dilinden koparak yabancılaşan nesillerimizi ancak zengin millî ve manevî varlığımızla kurtarabiliriz. Belki yeni bir Ali Emirî Efendi çıkacak içimizden ve unuttuğumuz, kıymetini bilmediğimiz bir yapıtımızı bizlere yeniden hatırlatacak. Bizi biz yapan, benliğimizi, şahsiyetimizi ve kültürümüzü ifade eden tüm değerlerin kıymetinin bilinmesi temennisiyle…